İZZET BAYSAL VAKFI

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tesisleri

Bir Üniversitenin Kuruluş Öyküsü

#


Ahmet Baysal

Bolu’ya Üniversite açılması konusu programlı bir şekilde, ilk defa Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfınca 1985 yılında ele alınmıştır. Zamanın Valisi Sayın Gökhan Aydıner'in başkanlığında kurulan bu Vakfın o yıl içinde Yumrukaya-Gölköy arasındaki 670 dekar arazinin Orman Bakanlığı’ndan Üniversite Kampüs alanı olarak Gazi Üniversitesi'ne devrini sağlamıştır. Bolu Üniversitesinin asgari üniteler sağlanıncaya kadar Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak gelişmesi öngörülmüş bulunmaktaydı. Esasen bu tarihlerde Bolu’da şehir içinde, Gazi Üniversitesi Eğitim Yüksek Öğretmen Okulu ile Meslek Yüksek Okulu öğretimini sürdürmekteydiler ve oluşacak yeni Devlet Üniversitesinin çekirdiğini teşkil edeceklerdi.
Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı’nı o tarihten itibaren Gazi Üniversitesi Rektörlüğü ile yakın temas içinde olduğunu görüyoruz. Zamanın Rektörü Prof. Dr. Şakir Akça’nın bu konudaki olumlu girişimlerini şükranla anmak gerekir. Ankara’dan Bolu’ya tayin ettirdiği öğretim görevlisi Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’a bu konuda rapor hazırlaması görevini vermiş ve Okul Müdürü Doç. Dr. Eyüp Aktepe’nin de katkılarıyla hazırlanan iki rapor 1986 tarihinde hem Rektörlüğe hem de Bolu Tanıtma ve Kalkınma Vakfı Başkanlığı­ na sunulmuştur. Vakfın Kurucularından ve Bolumuzun değerli evlatlarından Haşan Bülbül ve Macit Samur’un konuyu titizlikle takip etmeleri gelişmeye hız kazandırmıştır. 1987 yılında bu Vakıf eliyle Y. Mim. Suna Erdoğan’a bahsi geçen kampüs alanının vaziyet planı yaptırılmış, ayrıca su ihtiyacı araştırılarak kampüsün hemen yakınında 17 litre saniyelik bir kaynak bulunmuştur.
Üniversitenin ilk ciddi adımı ise Bolu iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi’nin yasallaşması olmuştur. Bunda zamanın Devlet Bakanı Bolu Milletvekili Kazım Oksay’ın girişimleri büyük rol oynamıştır. Bu fakülte inşaatına, o sene ayrılan sınırlı bir ödenekle 20.05.1987 de yapılan bir temel atma töreniyle başlanılmıştır.
Ancak, gerek Bolu Tanıtma Vakfı’nın, gerek Gazi Üniversitesi yeni Rektörü Prof. Dr. Necat Tüzün’ün, gerekse Fakülte Dekanı Prof. Dr. Yahya Kemal Kaya’nın tüm uğraşlarına rağmen her sene ayrılabilen kı­sıtlı ödenekle İdari Bilimler Fakültesi inşaatı bir türlü bitirilememiş ve bu fakültenin öğrencileri, 1987’den I992’ye kadar Elmalık köyünde Devlet Orman İşletmesinin barakalarında çok olumsuz mekanlarda eğitim yapmaya mecbur kalmışlardır.

İzzet Baysal Vakfı'nın Devreye Girmesi

Bize ilk defa Üniversite konusunu açtılar; Devletin senelerdir bir fakülte binasını bile bitiremeyen katkısıyla Bolu’nun bir üniversiteye kavuşmasının hayal olaca­ğından bahsettiler. Vakfımızın iki senede Bolu’ya yaptığı yatırımlardan cesaret alarak, bu yatırımları küçük tesislere bölmek yerine, Üniversiteye yönelmemizi önerdiler. Ayrıca bir de rapor hazırlamışlar ve raporda Üniversitenin Bolumuza neler kazandırabileceğini özetlemişlerdi. En önemlisi, Bolu bir Üniversite şehri olacaktı ve yoğun öğrenci girişiyle ekonomisi güçlenecek, sosyal ve kültürel hayatı canlanacaktı.
Vakfımız bu konuyu incelemek ve araştırmak ihtiyacını duydu: Bizden istenenler ne olabilirdi ve Vakfımızın vereceği desteğe karşı Devlet Bolu'ya daha fazla ne verebilirdi?
Gerek Bolu Tanıtma ve Kalkınma Vakfı ile, gerekse YÖK ve Gazi Üniversitesi ile bu konuda muhtelif temaslarımız oldu. Ard arda toplantılar yapıldı; her tem asın veya toplantının sonuca doğru gidişe az veya çok katkısı olmuştur.
Bu satırların yazarının Ankara’da iki kere YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı ile yaptığı görüşmeler Vakfımızın yönünü tayinde etkili olmuştur. Hacettepe Üniversitesi'nın yaratıcısı ve Bilkent Üniversitesi'nin kurucusu bu büyük bilim adamı, Vakfımızın gelir kaynaklarını öğrendiğinde özetle: "Bu çok kısıtlı imkanla kendinizin işleteceği bir Üniversite macerasına sakın girmeyiniz; dipsiz bir kuyudur, gerçek bir vakıf anlayışı ile altından kalkamazsınız!" demiş ve "Bir Devlet Üniversitesi'ne katkı vererek İzzet Baysal isminin bu Üniversite ile özdeşleşmesini sağlamamızı" önermiştir.
Anımsanması gereken başka bir toplantı, Ankara’dan ve Bolu’dan gelenlerle İstanbul’da Beyti Restoran’da 25 Şubat 1989 tarihinde yaptığımız toplantıdır: Bu toplantıya katılanları şöylece not almışım;
Ankara’dan ; Prof. Dr. Kemal Güçlüol (ODTÜ Eğitim Bölümü Başkanı), Kamil Yücetürk (Bilkent Üniversitesi Personel Daire Başkanı), Suna Erdoğan (Vaziyet planını hazırlayan mimar), Bolu’dan Cahit Dinçtürk, Şerafettin Erbayram, Mustafa Yaman, Ruhi Kaygusuz, Yurdaer Kalaycı, İzzet Baysal ekibi olarak; Ahmet Baysal, İlhan Bağışgil, Mustafa Gültopu, Ahmet Eşmeli ve Uğur Tunçok. Bu toplantıda, Ankara’dan gelen heyetin hazırladığı ön rapor görüşülmüş; kampüs alanında bir Üniversitenin oluşmasını sağlayacak asgari yapılaşmanın maliyetinin o tarihteki değerlerle, alt yapı ve donanım hariç, yaklaşık 30 milyarlık bir kaynağı gerektirdiği anlaşılmış­tır.

Neticeye etkili olan bir başka toplantı ise 12 Mayıs 1989 tarihinde Bolu’da, Termal Otel’in alt salonunda yapılmıştır: İzzet Baysal Şükran günlerinin ikinci gecesinde Vilayet, Amcam onuruna otelde bir yemek vermekteydi. Yemek sonrası, Amcamın huzurunda, Üniversite konusunda son noktanın konulması programlanmıştı. Ne var ki şükran günlerinin yorgunluğuna yemekte aldığı iki kadeh rakının neşesi eklenince, toplantıyı "onsuz" yapmamızı istedi. 9 kişi, o gece, alt salonda iki saate yakın bir görüşme yaptık:
O toplantıya şu şahısların katıldığını hatırlıyorum:
Prof. Dr. Uygur Tazebay (YÖK Başkan Yardımcısı), Prof. Dr. Necat Tüzün (Gazi Üniversitesi Rektörü), Avni Akyol ve Nevzat Durukan (Bolu Milletvekilleri), Kazım Oksay (Eski Devlet Bakanı), Gökhan Aydıner (Vali), Necdet Gören (Belediye Başkanı), Adnan Yılmazer (Gazi Üniversitesi İnşaat Daire Başkanı).
O toplantı, neredeyse bir yıldır süren görüşmelere son noktayı koyan toplantı oldu: Vakıf kampüs alanında, tüm alt yapı ve donanımları Devletin karşılaması şartı ile, ilk etapta 7 binanın inşaatını üstlenerek Gazi Üniversitesine armağan edecek, müstakil bir Üniversiteye yeterli asgari fiziki yapı oluştuğunda da YÖK , Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bu Üniversitenin "Bolu İzzet Baysal Üniversitesi" ismi altında Gazi Üniversitesinden ayrılmasını önerecekti. O gece, vardığımız noktayı Amcamın onayına sunacağımı söyleyerek, dağılmıştık.

Vakıf Kararını Veriyor

Abant İzzet Baysal Üniversitesi kuruluş kanunu (1992)

"..... Oluşacak Üniversiteye Bolu İzzet Baysal Üniversitesi ismi verilmesi
şartı ile Gölköy Kampüsünde ihtiyaç duyulan fiziki
yapılar Vakıfça sağlanacaktır....."
(20.12.1989 tarihli protokol’den)

Vakfımız kararını, Bolu Valiliğine İzzet Baysal’ın imzası ve şu cümle ile özetleyebileceğimiz bir yazı ile bildiriyor: ‘Devletin alt yapısını ve donanımını üstlenmesi ve oluşacak Üniversiteye Vakfımız kurucusunun isminin verilmesi şartıyla, Gölköy kampüsündeki binalar anahtar teslimi Vakıf tarafından yapılacak; buna karşılık alt yapı, donanım ve işletme Devletçe sağlanacaktır."

Teklifimiz önce Gazi Üniversitesi’nde görüşüldü ve 19.07.1989 tarihli ve 15 nolu toplantısında Gazi Üniversitesi Yönetim Kurulu “ Uygundur” görüşüyle konuyu Yüksek Öğretim Kurulu’na intikal ettirdi. Bu kurum ise 21.08.1989 tarih ve 35 sayılı oturumunda Vakfımızın bu teşebbüsünü memnuniyetle karşılıyor ve YÖK Başkanl­ığınca Vakfımıza bir teşekkür yazısı gönderilmesi kararını alıyordu. Bu teşekkür yazısı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın imzasıyla 8 Eylül 1989 tarihli olarak arşivimizde bulunmaktadır. Amcama hitaben kaleme alınmış bu mektup şu satırlarla bitmektedir:
"Türk Milli Eğitimine bu güne kadar yapmış olduğunuz hizmetlerinize ve bundan sonra Türk Yüksek Öğretimine yapacağınız hizmet ve yardımlarınıza teşekkür eder, saygılarımı sunarım. "
Bu yazıya, yukarıda bahsedilen Üniversite ve YÖK Yönetim Kurulu kararları iliştirilmiş bulunmaktaydı. Neticede görüşülen hususları ihtiva eden 7 sayfalık protokol, tarafların karşılıklı vecibe ve sorumluluklarını ayrı ayrı belirlemiş olarak, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necat Tüzün ve Vakfımız kurucusu İzzet Baysal tarafından 20 Aralık 1989 tarihinde imzalandı.
1990 baharında Gölköy Kampüsü Vakfımızın ilk etapta programa aldığı 7 Üniversite binasının inşaat şantiyesi halindeydi. Devletin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi henüz kaba inşaatında iken Vakfımızın bu yapıları temelleri üstünde hızla yükselmeye başladı.

Üniversitenin yasallaşması

1992 yılı yazına gelindiğinde Gölköy Kampüsünde fiziki yapılaşma şöyleydi:
Devletçe beş yıl önce başlatılan İdari ve İktisadi BiIilimler Fakültesi ile, Vakıfça 1990 Mayısında temelleri atılan Edebiyat ve Fen Fakültesi, Fen Laboratuarları, 800 öğrenci kapasiteli birinci öğrenci yurdu, yemekhaneler bloğu, 60 yataklı Sosyal Tesis (Misafirhane) Binası ve 40 öğretmen lojmanı bitirilmişti. Ayrıca Vakıfça 2.etap programı olarak ikinci öğrenci yurdunun ve 40 öğretim elemanı lojmanının daha temelleri atılmış bulunmaktaydı. Böylece Bolu müstakil bir üniversitede bulunması gereken asgari birimlere kavuşmuş oluyordu.
Akdedilen protokole uygun olarak, YÖK tarafından Büyük Millet Meclisine, Bolu’da Gazi Üniversitesine bağlı olarak akademik faaliyetini sürdüren kurumların "Bolu izzet Baysal Üniversitesi" ismi altında yeni bir Üniversite olarak yasallaşması önerildi. Bu isim, o tarihte Düzce kökenli Milletvekillerinin büyük tepkisine maruz kaldı: Bir taraftan ülkede ilk defa bir Üniversiteye bu derece katkı vermiş bir hayırsevere karşı çıkma cesaretini gösteremiyorlar, diğer taraftan "Bolu" isminden son derece tedirgin oluyorlardı.
Uzun müddet sırf bu muhalefet nedeniyle YÖK’ün teklifi Plan Bütçe Komisyonundan Meclise sevk edilemedi. Vakfın "Protokolün yerine getirilmesi" konusunu Cumhurbaşkanlığı makamına kadar ısrarla gündemde tutması karşısında fazla da oyalayamadılar: Fakat gene de, son bir emrivakide bulunmadan da edemediler: Bir sabah, İstanbul’da İşyerimizde çalışırken Bolu Milletvekili Avni Akyol tarafından telefonla aranıyorum (Partisi o tarihte muhalefette):


"... şu anda arabadan telefon ediyorum. Meclise gitmekteyim; Üniversite bugün kanunlaşıyor. Ancak iktidar milletvekilleri başta Necmi Hoşver, ismin “Köroğlu İzzet Baysal Üniversitesi” olmasında ısrar ediyor. Aksi takdirde kanunlaşamama tehlikesi var!..."

Cevabım tek cümlelik fakat kesin oluyor: "Dünyanın hangi ülkesinde bir Üniversite iki isimle birden anı­lıyor!... Ya Köroğlu Üniversitesi dersiniz, ya da İzzet Baysal!..."

O akşam TV haberlerini merak ve sabırsızlıkla bekliyorum: Nihayet gecenin son haberlerinde Üniversitenin "Abant İzzet Baysal Üniversitesi ismi altında yasallaştığını öğreniyorum... Küçük bir değişiklik yapmadan da edememişler: Protokolde yazılı olan "Bolu" ismi gitmiş, yerine "Abant" gelmiş!.. Evet, nihayet böylece 03.07.1992 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 387 sayılı yasa ile, "Abant İzzet Baysal Üniversitesi" ismi altında Bolu çok arzuladığı Üniversitesine kavuşmuş oluyor.

İzzet Baysal’ın Tıp Fakültesi ideali

“İzzet Baysal Vakfı ileride Bolu’ya bir Tıp Fakültesi kazandı­racak
olursa bu hastane o fakülteye devredilecektir. "
(Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi Protokolü, sayfa 3, 11.05.1988)

Yukarıdaki cümle, Üniversitenin kuruluşundan 4 yıl önce, daha Vakfın programında Üniversitenin "Ü" sünün bile bulunmadığı bir tarihte, Vakıfla Devlet arasında akdedilen üç sayfalık "Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi" Protokolüne, İzzet Baysal’ın arzusu üzerine ilave edilmiş bulunmaktaydı.
Bu onun "Tıp Eğitimine" veya "insan sağlığına" verdiği ehemmiyetin en tartışılmaz kanıtıdır: 1988 yılında tasarlamış ve bir belgeye imzasını koyarak kendini bu ideale angaje etmiş!.. İleri görüşlülüğüne ve "aklına koyduğunu muhakkak yapma kararlılığına" bakınız!: 28 Kasım 1998 de temelini atacak ve on yıl sonra da olsa, idealini gerçekleştirmiş olacaktır!.
Ne var ki bu hedefe ulaşabilmek o kadar da kolay olmamıştır: Düzce kökenli Milletvekilleri ondan önce harekete geçtiler ve Meclis Bütçe Komisyonunda bir gecede Tıp Fakültesi’ni Düzce’ye kaydırıverdiler: Binası ve hastanesi bile yok iken, siyasi yozlaşmanın tipik bir örneği olarak Tıp Fakültesi, Düzce’de, köhne "Tekel Binasının" bir köşesinde "yasallaşıverdi".
Bolu aynı siyasilerden ikinci darbeyi, İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nde yaşadı: İnşaatı zamanında bitirilmiş olmasına rağmen siyasiler bu hastaneyi devreye sokmamak için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Protokolünde Devletçe sağlanacağına imza konulmuş olan tıbbi donanıma bir türlü ödenek vermediler. Bolu’da Tıp Fakültesi oluştuğunda o fakülteye devredilmesi imza altına alınan 16.000 m2 alanlı, 250 yataklı Hastane, tüm klima ve ısı tesisatı, asansörleri, mutfağı, çamaşırhanesi ile tamamlanmış olarak iki sene boş olarak kaldı..
Ankara’nın utancını daha fazla üstünde taşıyamayan zamanın Valisi Yener Rakıcıoğlu, nihayet, istemeyerek de olsa, çözümü merkezdeki eski Devlet Hastanesini yeni hastaneye taşımakta buldu.
Bu sefer de uzun süre Tıp Fakültesi Kararnamesi krizi yaşandı: Zamanın Başbakanı ve Başbakan Yardımcısının haksız direnci ve mesnetsiz oyalamalarına maruz kalındı. Bütün Bakanlarca imzalanan Kararname aylarca sümen altında tutuldu, hatta bir ara kayboldu, yeniden yazıldı ve imzalanabilmesi ancak konunun Cumhurbaşkanlığı makamına duyurulması ile çözülebildi (Mart 1997 tarihli Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Radikal gibi gazetelere bakınız..).
Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Amcama yazdığı 11 Mart 1997 tarihli kişiye özel mektubunda müjdeyi şöyle veriyordu:
"Muhterem İzzet Bey,
23.01.1997 ve 17.02.1997 tarihli mektuplarınızı aldım. Sayın Ahmet Baysal da gelip benimle görüştü. Sizin gibi bir büyük hayırseveri üzmüş olmaktan fevkalade müteeserim. Tıp Fakültesi kararnamesini birkaç gün evvel imzaladım. Diğerini de takip ettiriyorum (Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi kararnamesi). İsminizi taşıyan üniversite, Cumhuriyet üniversitesi olarak yoluna devam edecektir. Hiç endişeniz olmasın ..."
Kararnameyi takiben Devlet bu sefer de "Bolu’da Sağlık Bakanlığına bağlı başka bir hastane olmadan "Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesini" Üniversiteye devretmeye yanaşmamış ve kampüs alanına yeni bir hastanenin yapılmasına, Bolulu mütevelli üyelerim izin de ısrarı ile Yönetim Kurulumuzca karar verilmiştir.
1998 başlarında hızla proje çalışmalarına başlanılmış, Hacettepe Üniversitesi’nin takdirle anılacak önerileri; mimarlar Erdal Sorgucu ve Uğur Tunçok’un, mütevelli üyelerim izden Dr. Mesut Kalaycıoğlu ve Bolu Devlet Hastanesi hekimlerinden Dr. Necati Çatakoğlu’nun muhtelif üniversite hastanelerindeki araştırmaları neticesi (Hacettepe, Uludağ, Akdeniz Tıp Fakültesi hastaneleri) ortaya, bittikten sonra tesisi gezen uzmanların söylediğine göre, mükemmel bir yapı çıkmıştır.
Hastane protokolü 12.05.1998 tarihinde imzalanmış ve temeline ilk harcı İzzet Baysal, 9. Cumhurbaşkanı Sü­leyman DEMİREL’in huzurunda, 28.11.1998 tarihinde bizzat kendi eliyle koymuştur ('Mutluluğun Resmi’nin çekildiği gündür).*
Bolumuzu ve üniversitemizi yasa boğan vefatından sonra (5 Mart 2000) Vakfının emanetçileri onun idealine daha fazla sarılmış, tüm güçlerini bu hastaneyi zamanında ve en mükemmel bir şekilde bitirmeye hasretmişlerdir. Nitekim 14 Kasım 2002 tarihinde, mütevazı bir devir teslim töreniyle tesis Rektörlüğe teslim edilirken, hastanede ilk poliklinik hizmetlerine başlayacak olan çekirdek kadrodaki yirmiye yakın doktorumuz ve Dekan Prof. Dr. Cihangir Uyan ile birlikte yaptığımız tanışma toplantısında, herbiri, tıbbi donanımlardaki önemli eksikliklere rağmen, hastane fiziki yapısının şimdiye kadar çalıştıkları hastanelerden çok üstün olduğunu vurgulayan ifadeler kullanmıştır.
Böylece Tıp Fakültesi külliyesinin birinci ayağı "Araştırma ve Uygulama Hastanesi" devreye girmekle rahmetli büyüğümüzün ideali büyük ölçüde tahakkuk etmiş olmaktaydı. Sıra artık, tıp öğrencilerimize eğitim verecek "Morfoloji" binasının tamamlanmasına gelmişti.
12.200 m2 kapalı alanlı Morfoloji Binası da 2003- 2004 Akademik Yılı’nda hizmete girmiş ve İzzet Baha’nın ideali Tıp Fakültesi ilk öğrencilerine de kavuşarak gerçek olmuştur.

Bolu Ovasında Yükselen Bir Cumhuriyet Üniversitesi

Önceki satırlarda da görüleceği gibi, bu üniversitenin diğer devlet üniversitelerine nazaran daha hızlı gelişmesi güçlü bir Vakfın desteği ile mümkün olabilmiş­tir. Bu nedenledir ki, 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in "... bu örnek tüm ülkeye yayılmalıdır!..." görüşü sanırım ki çok yerinde bir teşhis olmuştur.
Bir tek cümle ile ifade etmek gerekirse, Abant İzzet Baysal Üniversitesi bir Vakıf-Devlet işbirliğinin ürünü­dür. Dolayısı ile bu yapılaşmada bir başarı varsa, başarıyı Vakıf Yönetimiyle Üniversite Yönetiminin aynı ulvi hedef doğrultusunda fikir birliği, iş işbirliği ve uyum içinde çalışmaları yaratmıştır.
Vakıf, gelinen bu noktada bu müşterek çalışmada gösterdikleri uyum ve işbirliği için, başta değerli Rektörler olmak üzere onlara yardımcı olanlara müteşekkirdir.
Kuruluşundan bu yana Vakfın icraatını yürütmüş kişi ve hasbelkader bugünkü başkanı olarak, kendilerinden her zaman anlayış ve manevi destek gördüğümü samimiyetle ifade etmek isterim. Vakfın kurucusu bü­ yük insan, bulunmaz hayırsever İzzet Baysal’ın idealine sıkı sıkıya bağlı olarak, hepsi de onun arzuları doğrultusunda Bolu Ovasında pırıl pırıl bir Cumhuriyet Üniversitesinin hayat bulmasına gayret sarfetmişlerdir.
İlk Rektör Prof. Dr. Kemal Güçlüol, kuruluş çalış­malarından başlayarak ilk kuruluş sancı ve sıkıntılarına katlanmasını bilmiş, ikinci Rektör Prof. Dr. Nihat Bilgen değerli tecrübesi ve eğitimciliği ile ve bilhassa Bolumuzun geçirdiği 12 Kasım 1999 deprem felaketinde öğretimin devamlılığını sağlamayı başarmış, Prof. Dr. Atilla Kılıç, Prof. Dr. Hayri Coşkun ise bu göreve atanmalarından itibaren hızlı bir şekilde, Üniversitemize yeni bir çehre ve atılım kazandırmanın dinamizmini sergilemeye başlamışlar; değerli yardımcıları ve tüm çalışanları ile birlikte büyük bir gayret içinde bulunmuşlardır. Bu nedenle tüm rektörlerimizi herzaman şükranla anacağız.
Ayrıca bu yazıya sığdırmaya çalıştığım yirmi yıllık kısa tarihinde Üniversitenin oluşumuna katkı veren herkese, bu makalede ismi geçenler yanında, muhakkak ki hatırlayamadığım daha niceleri vardır, onlara da minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Geride bırakılan yirmi yılı bir "oluşum ve gelişim" yılı olarak değerlendirmek herhalde hatalı olmayacaktır.
Önümüzde artık “atılım ” yılları vardır. Bu atılım yıllarında Üniversitemizden “gözle görülür” başarılar beklenecektir. Her zaman rahmetle anacağımız o büyük hayırseverin, diğer Devlet Üniversitelerinden farklı olarak, arkasında bir Vakfın küçümsenemeyecek desteği bulunan bu Üniversiteden "farklılıklar" beklediğini birkaç konuşmamda dile getirdiğimi hatırlıyorum... Tüm hayatı boyunca ve binbir zahmetle kazandığı tüm varlığını bu üniversiteye vakfetmiş kişinin "bu beklentisi"nin en azından haklı olduğunu kabul etmek gerekir.. Farklılığın başarısı ise, özetle, buradan mezun olup vatanın dört bir yanına yayılacak Cumhuriyet gençliğinin ülkenin siyasal, bilimsel, sosyal, ekonomik ve kültürel geleceğine damgasını vurabilmelerinde aranacaktır.
Ebediyete göçtükten sonra bile onların yakınına gömülmeyi isteyecek kadar gençlerimizi seven o büyük insana borcumuzu ancak böyle ödeyebiliriz.
Bolu Valiliği kanalı ile zamanın İçişleri Bakanına gönderdiği 31 Ağustos 1994 tarihli yazısında son arzusunu şu cümlelere dökmüştü :

"...ismimi taşıyan Üniversitede gençlerimiz arasında son derece mutlu oluyor, tarif imkansız bir kıvanç duyuyorum ... Bu dünyadan göçtükten sonra, eğer bu kampüse, ıssız da olsa ağaçlar altında bir köşeye, gençlerimizin yakınına defnedilebilirsem , aynı mutluluğu ruhumla ilelebet yaşamaya devam edeceğimi sanıyorum ..."

Evet, vefatından altı yıl kadar önce böyle olsun istem işti.. Ve öyle oldu...

Şimdi orada, çok sevdiği gençlerin arasında yatıyor ve kabrinden göğe uzattığı elleriyle onların başarısı için gece gündüz dua ediyor.

Ahmet Baysal
İstanbul, Aralık 2002