İZZET BAYSAL VAKFI

İzzet Baysal'lı Anılar

...Birkaç öğrenciye daha burs verirsiniz!..

#


1994 yılının yaz sonuydu.
Fabrikayı devretmiş, tüm faaliyetimizi Vakıf işlerine hasretmiştik..
Ben de evrakımı, fasılasız 4 1 yıl emek verdiğim fabrikadan Karaköy İzsal Han asma kattaki Vakıf bürosuna nakletmiş, çalışmalarımı orada sürdürüyordum.
Bu kat, Amcamın senelerdir işlerini yönettiği mekandı.. Ticarethane kapandıktan sonra tamamı Vakıf tarafından kullanılır olmuştu.
Şahsi çalışma odası, asma katın ana caddeye bakan en dipteki odasıydı ve o odaya biz diğer çalışanların arasından geçilerek gidilirdi.
Büroya haftanın üç günü belirli saatlerde gelir ve odasına geçmeden önce hepimizin hatırını sorar, ufak cümlelerle de olsa gönlümüzü almayı hiç ihmal etmezdi.
Karaköy'de çalışmaya başladığım günlerde büronun badana ve boyasını yeniletmeyi aklıma koymuş­tum. Mekan senelerdir ticarethanenin yoğun faaliyeti içinde eskimiş ve yıpranmıştı. Bir hafta kadar sü­recek olan badana ve boya işlerinden Amcamın rahatsız olmaması için işi, onun on gün sürecek bir Akdeniz seyahatine denk getirdim.
"Dönüşünde iş bitmiş, masalar ve dolaplar düzenlenmiş ve büro, eski ticarethane havasından tertipli bir Vakıf bürosu hüviyetini almıştı.
Ben amcamın bu yeniliğe davranışını merak ediyordum; zira kırk yıldır kullandığı mekanında ona bilgi vermeden emrivaki yapmıştım.
O gün kapıdan girdiğinde çocuklar onu ayakta karşıladılar; “Hoş geldiniz” diyerek tek tek ellerinden öptüler; o da her zamanki güler yüzüyle hatırlarını sordu; birkaçımızla biraz şakalaştıktan sonra tam odasına geçmek üzereydi ki birden durdu; etrafına şöyle bir; dikkatlice bakındı; sonra bana döndü, memnun:

“İyi olmuş. Pırıl pırıl yapmışsın” dedi.
Ben, biraz da şımarmış olarak: “Marleyler de çok eskidi; onları da değiştiriyorum amca" dedim ve büronun yer döşemesini, yer yer yırtılmış ve kararmış olan Marley kaplamaları gösterdim.
Durdu; yerlere birkaç kere bakındı.. Hepimiz ayakta davranışını bekliyorduk.
“Aldın mı, marleyleri?” diye sordu.
“Hayır, Amca” dedim “Henüz daha sipariş etmedim”
“Öyleyse etme!” dedi, “Bunlar daha 2-3 sene gider, siz de bu arada birkaç öğrenciye daha burs verirsiniz!..”
O gün, yer döşemelerini de neden emrivaki yapmadığıma üzülen ben, onları değil 2-3 sene, ölümünden nice sonra değiştirmeye gönlümü ancak razı edebildim.

Ahmet Baysal
Yeşilköy, Ekim 2004