İZZET BAYSAL VAKFI

İzzet Baysal'lı Anılar

Akış Deliği veya Uykusuz Geceler

#


Sene 1951...

İzzet Baysal Döküm Sanayi Müessesinde üretim çalışmalarına başlandığı yıl...
Kendisi henüz 44 yaşında... Sanayiciliğe ilk adımını iddialı bir projeyle atıyor: Ülkede özel teşebbüsün ilk entegre Temper Döküm fabrikasını kuruyor; o zamana kadar ithal edilen Boru ekleme Parçaları(Fittings) bundan böyle artık ülkemizde üretilecek.
Almanlardan satın alınan projede öngörülen tesisin ana üniteleri ithal edilmiş; tecrübeli bir Alman Metalurji Mühendisinin nezaretinde monte edilmişler; her şey tamam, ilk dökümün yapılacağı merakla beklenen gün gelmiş, çatmış.
Anıyı canlandırabilmem için kısa bazı teknik bilgilerin verilmesi gerekiyor:
Üretimin ana ünitesi, Kupol adı verilen döküm (ergitme) ocakları... Ereğli ve Karabük Demir Çelik İşletmelerindeki yüksek fırınların birer minyatürü...
İçleri ateş tuğlası ile kaplı silindirik yüksek çelik gövdeler.. Yukarıdan, birbiri üstüne, ham pik demiri ve kok kömürü yükleniyor; bunlar aşağıya ininceye kadar kok kömürünün oksijenle yakılmasıyla, pik demiri, 1400 derece sıcaklığa erişmiş olarak sıvı halinde, çok iyi ısıtılmış kapalı bir ön haznede depolanıyor...
Ön depodan, istenildiği zaman açılan bir delikten maden akıtılarak, hazırlanan kumdan kalıplara dökülecek ve böylece ham Fittings salkımları elde edilecek.
Edilecek ama o heyecanla beklenen o ilk gün İzzet Baysal'ın fabrikasında istenildiği gibi gitmiyor:
Maden erimesine eriyor; gözetleme gözetleme deliklerinden tonlarca demirin kıvılcımlar saçarak damlacıklar halinde aşağıya indiği ve sıvı olarak ön depoya geçtiğini görüyorsunuz.
Görüyorsunuz da, gerekli olan sıvı demirin birikmesini bekledikten sonra ön deliği açtığınızda, sıvı maden yerine lapalaşmış bir kızıl demir kitlesiyle karşılaşıyorsunuz. Akmak ne kelime, damla damla alamıyorsunuz... Maden ağızda donmuş kalmış!..

Telaş...
Her kafada bir ses...
Koşuşturmalar.. Oksijen tüpleri ve şalumalarla ön deliği tekrar eritmeye çalışmalar...
Ne yapsanız nafile...
Havayı kesmekten ve ergitmeyi durdurmaktan başka çare yok. Aksi takdirde ön ocağa gelmeye devam eden sıvı maden, kırılması güç büyük bir kütle halinde donacak ve hatta ocağın kendisi tehlikeye girecek.
Döküm mecburen durdurulup ocak boşaltılıyor.
İzzet Baysal, daha sonra bunu "O gün büyük bir düş kırıklığına uğradım! İki senedir bu anı bekliyordum; birden yıkıldım!" diye anlatacaktır.
O ilk deneme gününde, dökümhanede, sırtında sırf o gün için itina ile ütülenmiş mavi işçi önlüğü, gözünde döküm gözlükleri, yanında bu işin uzmanı ve sorumlusu Alman Metalurji Mühendisi Prof. Dr. Rudolf Stotz(*) ve fabrika Müdürü Makine Mühendisi Fehti Tokuz(**) olduğu halde - aynı heyecanı iki sene kadar sonra aynı ocakların önünde yaşamış biri olarak -, onun o günkü hayal kırıklığını tahayyül edebiliyorum.
Yaşlı ve tecrübeli Alman Mühendis çaresiz ve şaşkındır. Neredeyse saçını başını yolacaktır.
Her şey tekniğine uygun ve Almanya'daki benzer dökümhanelerdekinin aynı iken nerede hata yapılmıştır?
Acaba ön ocak mı iyi ısıtılmamıştır?
O gün, dökümü ertesi güne hazırlamaları ve ön ocağı geceden ve daha uzun süre kızdırmaları talimatını verdikten sonra, birlikte kaldıkları Amcamın Taksimdeki Abant apartmanına suratlar asık, üzgün dönerler..(O gün kısıtlı imkanlarında Amcam, eşiyle birlikte gelmiş olan yaşlı Alman'ı, otel yerine evinde barındırmaktadır).
Ne var ki, ertesi gün dökümhanede aynı sahne ve aynı düş kırıklığı, bir kere daha yaşanır.
Daha sonraki günde ve daha sonrasındaki dördüncü denemede de...
Bırakınız Amcama cevap verebilmeyi, tecrübeli Alman Mühendis akşamları iş dönşü evde merakla ve üzüntü ile yüzünü kollayan yaşlı eşine bile ne söyleyeceğini bilememektedir..
Dördüncü denemede, gene ergitmeyi durdurmuş dökümhaneden ayrılmak üzerelerken, Ustalardan İzzet Usta - daha önce çalıştığı dökümhanede maden sıçramasıyla bir gözünü kaybettiğinden işçiler arasında ismi Kör İzzet Usta'dır(***) - Amcamın yanına yaklaşır ve bir öneride bulunur: "Ön ocağın akış deliğini açık tutalım: deliği, ön ocağa düşen ilk damlacıkların devamlı geçişiyle iyice kızıştıktan sonra kapatalım!"..
Alman derhal itiraz eder: "Erimiş maden boşa mı akıtılacak! Enerji israfından başka işe yaramaz!"
Ve sonra ilk defa başarısızlığın teşhisini telaffuz eder:"Sorun kok kömürünün kalitesinde! Karabük işletmelerinden alınan kömürün kalori değeri düşük. Kok kömürü ithal etmekten başka çare göremiyorum."
Ve Almanya'dan bir parti kok kömürünün ithaline kadar çalışmalara ara verilmesini önerir.
O zamanın ithal zorluklarında en az üç-dört ay daha beklemek mi? İki senedir devam eden yatırım harcamaları elde avuçta ne varsa tüketmiş, İzzet Baysal'ın hayat boyu kazandıkları neredeyse sıfırlanmıştır.
Amcam o gece Alman'ı eve yalnız gönderir ve ertesi gün gelmemesini ister. Kendisi ve Mühendisi, İzzet Ustanın önerisini bir de kağıt üstünde, Kupol ocağının şeması üzerinde incelerler ve ertesi gün uygulamaya karar verirler! Bir başarısız denemeden daha fazla kaybedecekleri ne olabilir?!
Amcam o geceyi fabrikada geçirir, fakat heyecandan uyuyamaz. Saat başı kalkar, gecenin sessizliğinde dökümhaneye iner, ön ocağın gözetleme kapaklarından ve açık bırakılmış akış deliğinden kok kömürüne verilen ısıtma havasının yeterli olup olmadığını kontrol eder.
Ertesi gün mü?
Dökümhane patronuyla, mühendisiyle, işçisiyle bir bayram havası yaşanır. Başarılmıştır: Ön ocağa düşen ilk sıvı maden damlacıkları, ön görüldüğü şekilde, akış deliğinden kıvılcımlar saçarak dışarıya akmaya başlamışlardır; aktıkça hem ön ocak ve delik ısınır, hem akış gittikçe kuvvetlenir. İzzet Usta, gözünde gözlük, elinde uzun tampon çubuğu, takriben iki potalık bir madeni yere akıttıktan sonra deliği tamponlayarak kapatır. Artık iyice ısınmış ön depoda sıvı depolanmaya başlayacak ve gereken miktar biriktikten sonra delik açılarak sıvı metal potalarla taşınarak kalıplara dökülecektir..
Konusunda uzmanlığı dünya döküm literatüründe kabul edilmiş Dr. Stotz'un(*) başaramadığını bir "Türk döküm ustası mantığı ile çözmüş ve risk almaktan kaçınmayan bir işverenin kararlılığı ile başarılı olmuştur."
Aynı yıl, konusunda ülkenin tek üreticisi olan bu fabrika, bilahare bir de Avrupa fabrikalarının Kartel oluşturmuş dampingi karşısında sıkınıya düşecek, o günlerde de İzzet Baysal nice uykusuz geceler geçirecektir.

Ahmet Baysal

Yeşilköy, 30 Mart 2005


(*) Metalurji Mühendisi Dr. Rudolf Stotz: O tarihlerde Almanya'da bilhassa Ergitme Ocakları konusunda uygulamaları da olan tanınmış metalurji Mühendisi.. "Temperguss- Malleable İron - Temper Döküm" isimli kitabı Metalurji Mühendisliğinde rehber kitap olarak kabul edilmiştir. Nitekim, anımızda bahsedilen başarısızlığını, Karabük'te üretilen kok kömürünün kalorisinin yetersizliğine bağlamakta haklı olduğu bilahare ortaya çıkmıştır. Zira, İzzet Ustanın önerisiyle, bu yetersiz kok kömürüyle uzun süre akış deliği açılarak devam edilen üretim, bilahare önce ithal edilen, daha sonra İzzet Baysal'ın sıkı takibi neticesi Karabük İşletmelerinde üretilmeye başlanan yüksek kaliteli kok kömürü sayesinde terk edilmiş ve Alman'ın kabul edemediği enerji kaybı önlenmiştir.
(**) Makine Mühendisi Fethi Tokuz: Amcamla birkaç kere Almanya'ya gidip, hem mesleği, hem Almancası ile İzzet Baysal Döküm Fabrikasının kuruluşunda mühim rol oynamıştır. 1953 yılında kendi isteği ile ayrılmıştır.
(***) O tarihten sonra İzzet Öz, fabrikanın en itibarlı ustası ve Amcamın en değer verdiği elemanı olmuştur. Amcama büyük saygısı ve sevgisi vardı; emekliliğine kadar büyük bağlılıkla ve özveri ile çalıştı. Ülkemizde döküm ve kalıplama işçiliğinin ne olduğu bilinmediği o tarihlerde fabrikamızda bir çok işçi yetiştirdi. Rahmetle anıyoruz.