İZZET BAYSAL VAKFI

İzzet Baysal'lı Anılar

Hacı Canip Efendi ve "Cümel-i Hikemiye-i Türkiye"

#


1984 yıllarının başlarıydı.

İstanbul'dan, büyük dayım İzzet Baysal'dan bir mektup aldım.
Tanıdıklarınca çok iyi bilinen karakteristik, düzgün el yazısıyla benden bir ricası vardı:

Babası, rahmetli Canip dedemizin vaktiyle "Cümel-i Hikemiye-i Türkiye" (Türk Atasözleri) isimli eski Türkçe bir kitap bastırdığını hatırlamış, tüm aramalarına rağmen bulamamıştı.. Kardeşim Ayten Eşmeli, İzzet Dayımın, Ankara'da Milli Kütüphane'de acaba bir nüshası olabilir mi, Yücel'e sor araştırsın, sen de ara, d,ye mektup yazdığını söyledi. Ben de hem Milli Kütüphane'de hem de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Nadide Eserler kısmında birer nüsha buldum. Milli Kütüphane'deki nüshanın fotokopisini dayima acele gönderdim. Kapağın iç kısmında, eski Türkçe: "Kastamonu Vilayeti Muhasebe Kalemi Mesalihi Cariye Katibi Hüseyin Zade Ahmet Canip Efendi tarafından derlenmiş ve Maarif Nezaketi Celilesinin 403 sayılı ruhsatnamesi ile Miladi 1892 senesinde Kastamonu Vilayet Matbaası'nda basılmıştır. Fiyatı kastamonu için 1 kuruştur." diye yazılıydı.
Dayımdan teşekkürünü o yıl sonuna doğru, olayı neredeyse unuttuğum sırada, yeni Türkçe'ye çevirip bastırdığı o kitaptan bana bir nüsha göndererek gösterdi.
Türkçe baskısına bir de kendisi, biz aile fertlerini duygulandıran bir önsöz yazmıştı. Orada şöyle diyordu:
"...Rahmetli babamın derleyip topladığı, kim bilir kendisinden de bir şeyler kattığı bu vecizelerin, biz kendi öz evlatları, hayatımızda yeterince ve gereğince hikmetini bilemedik. Bu kısa öz deyimleri, şimdi, hayatımın yetmişli yıllarında tekrar okuyorum da zamanında hikmetinden yararlanmış olamamanın nedametini duyuyorum.."
...Sağlığında biz evlatlarına her şeyi veren ve bizim ona bir şeyler vermemize fırsat kalmadan kaybedilen babamıza böylece, geç de olsa, küçük de olsa bir şeyler verebilmenin ve ismini yaşatabilmenin hazzını duyuyorum..."
Kitabın Türkçe tercümesini 1984 yılının Ekim ayında bastırmıştı.
Vakıf hizmetlerine üç yıl sonra, 1987 sılında başladığı düşünüldüğünde, hiç bir şey verenediğine hayıflandığı rahmetli babasına "Bir şeyler verebilmek için mi?" yaptı bunca hayırı diye düşünmeden edemiyorsunuz!
Zira ana baba toprağı, çok sevdiği Bolu'suna armağan ettiği hayırlar zinciri içinde üç esere babasının ismini vermişti: Canip Baysal İlköğretim Okulu, Canip Baysal Lisesi, Üniversite kampüsündeki Canip Baysal Camii..
İzzet Dayım, Bolu'ya son geldiğinde 92 yaşındaydı. Bu yaşa rağmen duyuları ve hafızası son derece kuvvetliydi. 1999'da son kez İzzet Baysal Günleri'ne katıldığı bir gündü: Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki yemekte bir ara babasının kitabı konu edildi. Ben ismini bir türlü hatırlayamadım. Uzakta, karşıda olmasına rağmen, beni duydu ve Cümel-i Hikemiye-i Türkiye diye hatırlattı.
Büyük dedemiz okumayı ve yazmayı çok seven bir "kalem" adamıydı: Evlerimizde çok güzel eski Türkçe "el yazması" hat örnekleri vardı. Ayrıca büyük dayımlardan onun Karaçayır'daki evin "köşkünde", kanun çalmaya merakı yanında, kırlarda topladığı muhtelif bitkilerle şifalı otlar yaptığını duymuşluğum vardır.
Bizlere onu sağlığında tanıyabilmek nasip olmadı.
1926 yılında dondurucu bir kış gününde Bolu'da vefat etmiş, o yıl İstanbul'da, Mimarlık tahsiline başlayan küçük oğlu İzzete, dersinden kalmaması için, isteğine uyularak ölümü dahi bildirilmemişti.
Allah rahmet eylesin.. Tefekkür adamıydı ve övünebileceği "insan" evlatlar yetiştirdi.

Prof. Dr. Yücel Özkaya

Ankara, Nisan 2005